Amelia Rosselli (1930-1996)

Şair, müzisyen, müzikolog ve İkinci Dünya Savaşı sonrasının en önemli yazarlarından biri Şair, müzisyen, müzikolog ve İkinci Dünya Savaşı sonrasının en önemli yazarlarından biri olan Amelia Rosselli, İtalyan anti-faşist lider Carlo Rosselli ile İngiliz İşçi Partisi aktivisti Marion Cave’in kızıdır. “Adalet ve Özgürlük” hareketinin önderi Carlo Rosselli ve Kardeşi Nello, Rosselli ailesi Fransa’da sürgündeyken faşist ve antikomünist örgüt olan La Cagoule tarafından katledilir. Rosselli ailesi sonrasında Amelia’nın eğitim gördüğü İngiltere ve Amerika arasında gidip gelir. Amelia Rosselli bu dönemde Venedikli Yahudi, feminist, oyun yazarı ve çevirmen büyük annesi ile İtalyanca konuşmayı sürdürür. 1949’da İtalya’ya döner önce Floransa’ya ardından Roma’ya yerleşir, annesinin ölümünden sonra kendisini edebi ve felsefi çalışmalara adayarak birkaç yayıneviyle çalışır. Savaş sonrası İtalyan edebiyatıyla ilgilenir. İlk yazılarını anadili gibi bildiği İngilizce ve Fransızca ile yazar. Kendisini çalışmalarına adadığı yıllar aynı zamanda edebiyat çevresiyle tanıştığı yıllardır ve 1950 yılında Carlo Levi diye bilinen yazar Rocco Scotellaro ile tanışır.

Sylvia Plath’ten Le muse inquietanti ve Emily Dickinson’dan yaptığı Tutte le poesie çevirileri sırasıyla 1985 ve 1997 yıllarında Mandadori Yayınevi tarafından yayımlanır. İngilizce, Fransızca ve İtalyanca yazar.

Şiirlerindeki deneysellik neolojizm ile açığa vurulur. Şair akışlarla zenginleşmiş, daha dilsel bir uğraşıya varır ve bu nedenle Rosselli’nin dili karanlıktan gelen özel bir dildir: Bir labirent gibi, kod ve kurallardan yoksun. Pasolini onun şiirini, 1963 yılında Il Menabò dergisinde yazdığı zamanlarda bir sürçmenin, bozuk dizelerin, ünlü/ünsüz harflerin kullanımında gramatik hataların olduğu şiirleri ile keşfeder.

Rosseli’nin en önemli yapıtlardan biri olan ilk şiir kitabı Variazioni belliche (Savaş Çeşitlemeleri) Pasolini’nin özel ilgisiyle 1964 yılında İtalya’nın önemli yayınevlerinden biri olan Garzanti tarafından yayımlanır. Kitaptaki şiirlerde acıdan yorgun düşmüş bir ritim, annesi tarafından damgalanan acı içinde geçmiş bir çocukluğun izi vardır. Benzer havayı taşıyan Serie ospedaliera (1963-1965) [Hastane serisi] 1969; yalnızlık, sessizlik ve ölümle şiddetlenmiş bir şiirin olduğu Documento (1966-1973) [Belge] 1976 yıllarında yayımlanan şairin önemli kitaplarından ikisidir. Celan, Bachmann, Char, Pasternak, Ahmatova ve Plath şairin kendini yakın bulduğu, şiirlerindeki karanlık havanın dayanağı olarak öne sürülebilecek şairlerdir. Şair 1996 yılında Roma’da, Navona caddesine yakın bir yerde kaldığı apartmanın beşinci katından kendini atarak intihar eder.

Savaş Çeşitlemeleri’nden (1964)

Se per il caso che mi guidava io facevo capriole: se per
la perdita che continuava la sua girandola

Eğer kader bana yol gösterirse taklalar atardım: eğer
dönüp duran sürekli yokluk içinse bilirdim: eğer beni
ıztıraba atıyorsa kaybolurdum: eğer izlemediğim eşsiz güzellik
içinse yıkılmıyordum: eğer evrendeki yıldızların içindeyse
suda cumburlop gibi toprağa düşüyordum: eğer beklenmedik acılar içinse
benimkileri kurtarıyordum ama toprakta kalıyor ve tekneyi bekliyordum
eğer acı içinse benim için (belki de) içinde duyduğun ve senin içinsem
düşmüyoruz oluştaki her zamanki kuşkulara eğer tüm bunlar palavraysa
nerede duruyordu toprak? Öyleyse kim çağırıyor – ve kim yadsıyordu?

Karanlığa başvurdu daima tatlı ve hoşnutsuz kız.
Mutsuz daima ama dişlerini göstererek sırıtan. Eğer yoksa
dünyada yardım eli ölmek imkânsızdır. Oysa ölüm
daha tatlıdır biraradalıktan. En tatlı kız kardeş
üvey kız kardeştir. Delilikler şampiyonu tatlı erkek kardeş.

Tutto il mondo è vedovo se è vero che tu cammini ancora
tutto il mondo è vedovo se è vero!

Bütün dünya duldur eğer hâlâ yürüdüğün doğruysa
bütün dünya duldur eğer doğruysa! Bütün dünya doğrudur
eğer doğruysa hâlâ yürüdüğün, duldur bütün dünya eğer ölmediysen!
Benimdir bütün dünya eğer doğruysa sağ olmadığın ama yalnızca
bir fener olduğun dolambaçlı gözlerim için. Kör kaldım
doğumundan ve yok bir önemi yeni günün gece kadar mesafeler için. Körüm ben
ki yürüyorsun hâlâ! Körüm ben ki yürüyorsun ve duldur dünya, dünya kör
eğer yürüyorsan hâlâ sımsıkı tutunmuş göksel gözlerime.

Se non è noia è amore. L’intero mondo carpiva da me i suoi
sensi cari.

Eğer usanç değilse aşktır. Dünya bütünü kurnazca alıyor benden
sevgili duygularını onun. Eğer gece içinse beni senin unutuşuna götüren

Eğer usanç değilse aşktır. Dünya bütünü kurnazca alıyor benden
sevgili duygularını onun. Eğer gece içinse beni senin unutuşuna götüren
unutuyorum alıkoymayı kendimi, eğer senin silik kolların içinse
bir başka orman arıyorum, bir park, bir macera ya da: –
eğer sokaklar içinse cennete kadar uzanan, güzelliğini kaybediyorum:
eğer köpek kulübeleri ve piskoposluklar içinse büyük şehirlerin çimenliklerindeki
senin gölgeni arıyorum:  – eğer tüm bunlar içinse hâlâ arıyor arıyorum: –
senin övüncün için değil, değil benim sefaletim için: – senin yamuk gülüşün
senin sevme biçimin için arıyorum. Büyük şehre giriyorum
dolambaçlar yıkılıyor yıkılıyor hâlâ ve hâlâ sevme biçimleri
sevme düş kırıklıkları.

Contiamo infiniti cadeveri. Siamo l’ultima specie umana.

Uçsuz kadavraları sayıyoruz. Son insan türüyüz biz.
Kadavrayız biz, ıstırapların üstünde çürümüş filo!
Beslemiyordu beni dinginlik yaz güneşiydi benim arzum.
Benim en çok arzum* savaşı kazanmak, kötülük,
üzünç, palavralar, bilinçsizlik, çoğulluğu kötülüğün,
palavralar, bilinçsizlik, karşılanan gereksinimleri her kötülüğün,
her iyiliğin, her savaşın, her zorunluğun, her palavranın: bilinçsizliğin
yerleşik dalaveresinden ayrı zalimlik. Aşk, aşk düşer
ve sırt üstü uzanırsın yıldızına, benim yuvamdır.

Düştüm tek sıra bir savaş düzeninin üzerine. Bir nakarattı iyilik
beni değil kendi kendini aldatan! Zenginler ve yoksullar
arasındaki hudut.

*Ç.n:  “Benim en çok arzum” orijinalinde gramatik olarak il mio più desiderio şeklinde yazılmalı iken şair il mio pio desiderio şeklinde yazmış. Seslerin havası verilemeyeceğinden çevirmek yerine not düşmeyi yeğledim.

Contiamo infiniti morti! la danza è quasi finita!

Sayıyoruz uçsuz ölüleri! dans neredeyse bitti bitecek! ölüm,
patlamalar, toprağa uzanan yaralı kırlangıç, hastalık ve yıkım,
yoksulluk ve iblis bunlar dinamit dolu kutum benim.
Gecikiyorum merhamete – kendini sunmayan dürtülmüş finansmanları
arasına barışın geç uzanıyorum. Ölüme yakın iade ediyor toprak koleksiyonculara
ünlerinin ederini. Geç uzanıyor barış gözyaşıyla ıslatılmış kanını
iade eden toprağa. Bükülü dizleri üstünde toprağa
oturmuş İsa da uzanıyordu kanda Meryem onu bulduğunda.

Paris’te doğdum kahır çektim sahte neslimizin destanlarında.
Uzandım Amerika’da mülk sahibi zenginler ve eyaletleri arasında.
İtalya’da yaşadım, barbarlar ülkesinde.
Kaçtım sofistiklerin ülkesi İngiltere’den. Umutlu Batı’da
hiçbir şey yok şimdilik yeşerecek.

Gecedir bambu rengi kahve.
Yine uyanacak iyiye olan doğuştan eğilim.

İtalyancadan çeviren ve hazırlayan: İlker Şaguj

Başka Dünyalar 1. Sayı’da yayımlanmıştır.

Yorum bırakın